Silifke

0 yorum



TARİHİ
Silifke çevresinde İ.Ö. 6000 yıllarından buyana insanların yaşamasına rağmen ilk yaşayan insanların kimliği hakkında tarih henüz bir şey yazmamıştır. Yörenin tarih tarafından bilinen ilk toplumu Altaylardan geçerek Mezopatanya’ya sonra da İ.Ö. 3000 yıllarında Adana ile antalya arasına yerleşen Orta Asya kökenli Sümerlilerin bir kolu ve de Türk soyundan olan Luvilerdir. Anadolunun diğer eski devleti Hititliler Hiyoroğlif yazısını komşuları bu bölge de yaşayan Luvilerin dili için oluşturmuşlardır.
Luviler güçlü bir devlet kuramadıkları için İ.Ö. 1750 yılında Silifke dahil bütün ülkelerini Arzava Krallığına kaptırmışlardır. Bu topraklarda 1000 yıl yaşayan Arzavalılar İ.Ö. 750 yılında Friglilere yenilerek tarih sahnesinden silinmiştir. Bundan sonra Silifke ve çevresi bir müddet başkenti Tarsus olan Kızvanta krallığı egemenliğinde kalmıştır.
İ.Ö. 400 yüzyılda İyonlar Silifke kıyılarında koloniler kurmuş, aynı zamanda Asurlular bölgeye hakim olmak istemişselerde başaramamışlardır.
İ.Ö. 612 yılında Asurluların yıkılışından sonra bölge de 200 yıllık bir yaşama süresi olan Kilikya Krallığı kurulmuştur. Kilikya krallığının egemenliğine ise İ.Ö. 401 yılında Persler son vermiştir. Perslerin Silifke çevresindeki egemenliğini Makedonya Kralı Büyük İskender bitirmiştir. Büyük İskender silifke bölgesini Makedonya topraklarına katmıştır. Büyük İskender’in 33 yaşında hastalanarak ölmesinden sonra çocuğu olmadığı için 3 Generali bıraktığı topraklar için savaşmışlar ve de imparatorluk topraklarını aralarında paylaşmışlardır. Bu paylaşımda Suriye ile Anadolunun bir kısmı Silifke dahil Selefkos Nikador’a düşmüştür. Selefkos Nikador Taşucunda bulunan ağa (Holmi) Limanı halkını bugünkü Silifke’nin yerine getirerek kendi adını verdiği Selefkiya’yı (Silifke) kurmuştur. Selefkos Nikador kendi adına değişik yerlerde dört Silifke şehri kurduğu halde bugün ayakta yalnız bizim Silifke kalmıştır. İ.Ö. 280 yılında Selefkos Nikador’un bir düşmanı tarafından hançerlenerek öldürülmesinden sonra Silifke’yi Selefkiya soyundan kimseler idare etmiştir.     
Silifke bu arada Mısırlıların eline geçince Selefkoslar III. Antiokhus’u başa getiriyorlar.  III. Antiokhus Silifke’yi Mısırlılardan geri alıyor. III.Antiokhus topraklarını Suriyeden trakya’ya kadar genişlettikten sonra Efes‘te bulunan Kartaca Kralı Annibal ile anlaşarak Roma’ya karşı saldırma kararı alıyor. Romalılarla İ.Ö. 189 yılında Manisa Ovasında yaptığı savaşta yenilince Torosların Kuzeyini Romalılara bırakıyor.  Kendisi de Silifke’ye geri çekilip gemilerini Göksu Irmağının ağzı ile İncekum Burnu arasından dışarıya çıkarmamaya söz veriyor.
III. Antiokhus mali krizden tapınaklardaki altınları kullanmaya başlayınca halk tarafından öldürülüyor. Yerine geçen oğlu Selefkos Filipator da veziri tarafından öldürülüyor. Onun  yerine geçen II. Dimitrius da öldürülmekten korktuğu için idareyi vezirine bırakıp Silifke kalesine saklanıyor. Bunun üzerine halk II.Dimitrius’un çocuk yaştaki oğlunu başa getiriyor. Karışıklıklar çıkmaya başlayınca da Azerbaycan ve Doğu Anadoludaki ermeni Kralı III. Tigran’ı idarenin başına çağırıyorlar. Son Selefkos Kralı Pilapos Ermeni Kralına karşı çıkıyor, fakat yeniliyor ve sonra da öldürülüyor.  Onun yerine geçen II. Pilopos bir yerlere saklanıp ortaya çıkmıyor. Bu arada Ermeni kralı Tigran buralara kadar gelip Viranşehri yakıyor. Bunun üzerine Selefkoslar Silifke ve Antakya olarak ikiye bölünüyor. Vergilerin çokluğuna dayanamayan Silifkeli Selefkoslar sarayı elegeçirip ateşe veriyorlar. Silifke kentini yakıyorlar. Aynı tarihte Suriye Selefkosları Ermeni Kralına teslim olunca Silifkeli Selefkoslar da Ermeni Kralını tanıyor. (İ.Ö. 84)
Başka yerlerde yaşayan Selefkoslardan çeşitli kişiler Silifke’ye gelip Kral olmak istemişselerde Silifkeli Selefkoslar buna fırsat vermeyip her geleni kovuyorlar.
Bölge de meydana gelen idari boşluktan dolayı Silifke çevresi korsan yatağına dönüşüyor. Akdenizde Roma’ya buğday taşıyan gemileri vuran korsanlar Silifke koylarına sığınıyor, sıkışınca da koylarda gemilerini bırakıp Toros dağlarına kaçıyor.
Akdeniz de oluşan korsan tehlikelerini önlemek ve Roma’ya giden buğday yolunu açmak üzere İ.Ö. 64 yılında Roma Kralı Pompeyus Selefkoslar ülkesini Roma’ya katar ve Viranşehir’i kendine başkent yapar.
Roma İmparatoru Sezardan sonra da Mısır Kraliçesi Kleopatra, Antonius’un gözdesi olmaya devam eder. Antonius çok sevdiği Kleopatra’ya Silifke topraklarını hediye olarak verir. Ayrıca kendisine de varis yapar. Antonius’un rakibi Oktavianus bu vasiyet nameyi ele geçirip Roma senatosuna sunar ve Romalıları yanına çeker. Antonius ile Oktavianus’un aksiyon savaşlarına tutuşur. Yenilen Antonius gemileri ile Kleopatra’nın ardına düşse de yalnız kalır ve intihar eder. Kleopatra ise savaşı kazanan Oktavianus’u kandırmaya çalışsada başaramaz. Başaramayınca memesini yılana sokturup intihar eder. Bundan sonra Silifke ve çevresi aksiyon savaşında Oktavianus’a yardım eden Galatya (Ankara çevresinde bulunan) kralı Amyntas’a Oktavianus tarafından hediye olarak verilir. Böylece Silifke Galyalıların olur. Galya kralı Amyntas düşmanlarının birinin karısı tarafından pusuya düşürülüp öldürülünce Silifke ve çevresi Oktavianus tarafından Nevşehir dolaylarında Kapadokya Kralı Arhelaos’a verilir. Arhelaos M.S. 17 yılında ölünce Silifke tekrar Romalılara geçer. Roma İmparatoru Topal Sezar Claudios Silifke’yi Antiokhus ile eşi iotepe’ye hediye eder. Bu arada sasani hükümdarı Şapur Silifke’yi Romalılardan Az bir zaman için alır. Ardında Suriye de kurulan Palmir krallığının başındaki Aslen Romalı Zenubi adındaki Kraliçe Silifke ve çevresini ele geçirir. Fakat Roma imparatoru Markus Aurelius M.S. 273 yılında tekrar Roma topraklarına katar. İ.Ö. 284 – 305 yılları arasında Romalılar zamanında Silifke 39 kenti sınırları içine alan İsauria eyaletinin başkenti olmuştur.
Roma imparatoru Konstantin M.S. 306 yılında hıristiyan olur. M.S. 313 yılında da Hıristiyanlığı serbest bırakır. Roma’dan İstanbul’a gelir. Daha sonra Roma İmparatorluğu, Bizans ve Batı Roma olarak ikiye bölününce Silifke Bizans toprakları içinde kalır. Bizanslılar zamanında hıristiyanlığın yayıcılarından Ayatekla’nın Silifke de bulunması Silifke’yi hıristiyanlar için önemli bir hac merkezi yapmıştır.
Emeviler zamanında 647 yılında islam orduları komutanı İbn-i Keys deniz kuvvetleri ile Akdenizden Anadolu’ya ilk çıktığı yer Silifke kıyılarıdır. Böylece VII. Yüzyılın sonlarına doğru Silifke halkı islamiyet ile tanışıyor. Abbasi halifelerinden Mutaassım’ın 838 yılında büyük çoğunlukla Türk soyundan olan askerlerle Bizans’a düzenlediği seferin konaklama yerlerinden birisi Silifke yakınlarındaki lamas çayı vadisidir. Bu konaklama ile Silifke toprakları Türklerle de tanışmış olur. Tulunoğlu Ahmet’in Mısır da kurduğu bağımsız Türk Devletinin komutanlarından Ebul Abbas’ın 879 yılında Silifke’yi Bizanslılardan aldığını ve Silifke çevresinin 647 yılından Selçuklulara kadar bizans ve araplar arasında 12 defa el değiştirdiğini çeşitli kaynaklarda belirtiliyor.
            Selçuklu komutanı Alparslan’ın Anadolu fethinde görevlendirdiği Afşin Bey, 1067 yılında Karaman üzerinden Silifke’ye gelerek Selçukluların Silifke ile tanışmasını sağlamıştır. Bütün bunlar olurken Anadolu’ya akın akın gelen Türk boyları Karaman üzerinden Silifke’ye de yerleşmiştir. Müslğüman olan Oğuz boyları buralarda türkmen ve yörük isimleri ile anılmaya başlamıştır.
            III. haçlı seferi komutanlarından Alman imparatoru Frederik Barbarossa’nın da Filistin’e giderken 10 Haziran 1190 günü Göksu ırmağını geçerken Silifke de boğularak öldüğünü tarih yazmaktadır. Hatta Silifke Bizans imparatoriçesi Teodora ile Abbasi halifesi Vasık’ın esir değişimine müsaade olan bir şehir de olmuştur.
            Silifke çevresinde Türkmen aşiretlerinin hızla çoğaldığı islamın giderek yaygınlaştığı Anadolu Selçuklu zamanında Selçuklu komutanı Alaaddin Keykubat, Mubarizuddin Ertokuş Beyi Akdeniz kıyılarını almak üzere görevlendiriyor. Mubarizuddin Ertokuş Bey Anamur’dan başlayarak kıyılardaki 40 kadar kaleyi alarak Göksu ağzına kadar geliyor. Kuzeyden inen diğer bir komutan Çavlu Bey ise Silifke topraklarına giriyor. Türkler böylece 1228 yılında Silifke’yi alıyor. Silifke’ye Kamareddin adında bir Vali atanıyor. Selefkos Nikadorun kurduğu ve adı Selefkiya olan bu şehrin adı 1228 yılında Anadolu Selçuklular tarafından Kamareddin ili olarak değişiyor. Sonradan Karamanlılar buraya “iç-il” “içel” adını koyuyorlar.
            Selçukluların zayıfladığı dönemde Silifke çevresindeki Ermeniler önce Moğollarla sonra da İlhanlılarla (İran moğolları) iş birliği yaptılar. Bir taraftan da Silifke Emenek Karaman çevresindeki Türkmenlerle savaştılar. Moğolların Anadolu Selçukluların zayıflattığı dönemlerde Türkmenlerde çeşitli beylikler kurma çabalarına giriştiler. Bunlardan birisi Silifke ile ilgili Karamanoğulları Beyliğidir.
            1228 yılında ermenek dolaylarına yerleşen hayvancılıkla uğraşan ve göçebe bir hayat süren Türkmenler zaman zaman çevredeki Ermeni kalelerine saldırıp ele geçiriyorlardı. O sırada 1231 yılında İlyas adında bir türkmen kendisine baba lakabını vererek babalık tarikatını kurdu. Yine ermenek dolaylarında yaşayan Nure-Sufi adında bir kömürcü baba ilyas’ı ziyaret edip tarikata katıldı. Daha sonra da Nure-Sufi oğlu Karaman ile birlikte tarikat lideri Muhlis Baba’ya gitti. Muhlis Baba Karaman’ı tarikata alıp Şeyh yaptı. Silifke Kalesinde bulunan Ermeni tekfuru zamana zaman ziyaret eden Nure-Sufi bir gün silahlı adamları gizlice kaleye sokup Tekfur’u öldürdü ve Silifke kalesini oğlu Karaman’a hediye etti. Bu olay üzerine cesaretlenen Karaman Larende’yi aldı. İsmini Karamana olarak değiştirdi ve kendine başkent yaptı. Silifke ise kendine bağlı olarak kaldı. Nure-Sufe’nin bugünkü mezarı Mut İlçesi Sinanlı köyü değirmenlik yaylasında olduğu sanılmaktadır.
            Bundan sonra Ermenek, Mut, Gülnar, Silifke, Mara ve Kızkalesi çevrelerinde Ermenilerle savaşlar devam etti. Silifke’deki Ermeniler Kızkalesi, Payas İskenderundan aldığı yardımlarla Andorya komutasında savaşa hazırlandılar. Fısan adında Kıbrıs’tan gelen bir komutan 2000 atlı, 6000 yaya ile Mut dolaylarına kadar heryeri yağmaladı ve yakaladığı müslümanları öldürdü. Bu olay üzerine kendi aralarında birleşen ve yardımlaşan Hamit, Aydın ve Devletşah Beyleri Kızkalesi önünde savaşa tutuldular ve yenildiler. Daha sonra Karaman bey’in ve Tarsus yöresinin Türkmen Beylerinin hazırladığı On’ar bin kişilik kuvvet başka yerlerden gelen Türkmen Beyleri ile birleşip Ermenileri Mut’un Deveci meydanında kıstırdı. Yedi gün yedi gece süren kanlı savaştan sonra Ermeniler Kızkalesine kaçıp sığındı. Yeniden toparlanan Ermenilerle sekiz gün sekiz gece ypılan ikinci savaştan sonra Ermeniler kaçtılar. Bu savaşta yirmibin kişi öldü. Karaman Bey yüzbin sikke Flori, bin parça kumaş ve Silifke Kalesi karşılığında ermenilerle barıştı. Kalenin yönetimini Hamit Bey’e, yörenin yönetimini de Aydın Bey’e bıraktı.
Karaman Bey ölünce yerine oğlu I.Mehmet geçti. Mehmet Bey’in Selçuklulardan ayrı bağımsız bir devlet kurma çabası III.Gıyaseddin Keyhusrev’i kızdırdı. I.Mehmet Bey’i yenen III.Gıyaseddin Keyhusrev kardeşi ile birlikte onun başını kestirip Ermeni kalelerindeki oturan halka gösterdi. Akdeniz kıyıları için görevlendirdiği  Sultan ile Sait Fahrettin Anamur, Gilindire ve Silifke yöresini alıp tekrar Selçuklu’ya bağladı. I. Mehmet bey’den sonra yerine oğlu Güneri Bey geçti. Bunun zamanında Karaman’ı İlhanlılar iki defa ateşe verdiler. Güneri bey başarısız oldu. Ama İlhanlıların ileri gelenlerinden Baltu, Gazan Han’a baş kaldırıp yenilince kaçıp Silifke’ye saklandı. Fakat bölgeye hakim olan Ermeni kralı II. Hetum onu Gazan Han’a geri teslim etti.
Güneri bey ölünce yerine Kardeşi Mahmut bey geçti.  Mahmut Bey elden çıkan Anamur’u ermenilerden geri aldı. Selçuklu komutanı II.Alaaddin Keykubat’ın İlhanlılar tarafından görevden alınmasını fırsat bilerek Silifke de bağımsızlığını ilan etti. Fakat Türkmenlerle ermeniler arasındaki savaşlar sürüp gitti. 1402 yılında Yıldırım Bayazıt’ın Ankara savaşında Timurlenk’e yenilmesinden sonra Timur, Karaman Beyliğine Konya, Alanya ve İçel’i vererek Osmanlıdan alıp buraları Timur toprağı yaptı. Daha sonra Ramazanoğulları beyliği Ermenileri yenerek onlarla ilgili sorunu ortadan kaldırdı. Karaman devleti ise 1420 yıllarında İbrahim Bey’in çabaları ile parlak bir dönem yaşamaya başladı. Karaman oğlu İbrahim bey Osmanlı Padişahı II. Murat ile yaptığı savaşta yenilince Silifke’ye gelip sığındı. Yaşlanınca da cariyesinden doğma oğlu İsak Bey’i merkezi Silifke olan İçel valisi yaptı. Kendisi konya’ya çekildi. Silifke’nin İsak Bey’e verilmesine İbrahim Bey’in Çelebi Mehmet’in kızından doğma ikinci oğlu Pir Ahmet karşı çıktı. Pir Ahmet Konya da bulunan babasından idareyi alıp yönetimi elegeçirdi. Buna dayanamayan babası öldü. İsak Bey ise uzun Hasan’dan yardım istedi. Uzun Hasan Karaman topraklarına girince Pir Ahmet kaçıp Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet’e sığındı. Bu sırada Anadolu’yu tüm elegeçirmek isteyen Osmanlılara, Anadolu’yu vermek istemeyen Akkayunlular arasında savaşlar başladı. Osmanlılardan destek alan Pir Ahmet İsak beyi yendi ve Karaman’ı Osmanlı toprağı yaptı. Ama Silifke Kalesi yine İsak Bey de kaldı. Pir Ahmet ile Fatih arasında kurulan dostluk uzun sürmedi. Uzun hasan ile anlaşan Pir Ahmet, Fatih’i kızdırdı. Karaman topraklarını yeniden geri aldı. NBunun üzerine Pir Ahmet de kaçıp Silifke’nin karı taş denilen yere sığındı. 1464 yılında Pir Ahmet’e yenilen İsak Bey ise karısı ile oğlu Silifke de bırakıp Uzun Hasan’ın yanına kaçmıştı.
Osmanlı Sadrazamı İsak Paşa Karaman’ın alınmasından sonra Mut kalesini onarttı. Diğer alınamayan yerler için Gedik Ahmet Paşa’yı görevlendirdi. Silifke’nin alınması isteniyordu. Gedik Ahmet Paşanın geldiğini duyan İsak beyin oğlu Silifke’yi savaşsız olarak teslim etti. Böylece Silifke Osmanlı topraklarına katıldı.(1472) II. Bayazıt’ın Ermenek’i merkez olmak üzere Silifke’yi Karaman eyaletine bağladı.
Gedik Ahmet paşa’nın başarılarından rahatsızlanan Uzun Hasan Karaman beylerini destekledi. Karaman beyleri ülkelerini almak için üzerlerine yürüdüler. Fakat Osmanlı kuvvetlerine yenilince Pir Ahmet, Uzun Hasan’ın yanına kaçtı, Kasım bey ise İçel’e sığındı. İçel de tutunmaya çalışan Kasım Bey Silifke kalesini osmanlılardan tekrar geri aldı. Venedik, Napoli ve Papalık gemilerinden oluşan güçlü bir donanmaya sahip Amiral Pieotro Moçemigo Kasım Bey’e yardım için Ak liman’a demir attı. Silifke’ye gönderdiği bir elçi ile anlaştı. Kızkalesi’ni kuşattı ve ardından da Silifke Kalesini teslim aldı. Böylece Amiral’ın yardımı ile Kasım bey Silifke yöresine egemen oldu. Ancak Otlukbelinde Uzun Hasan’ı yenen Fatih rahatlayınca Gedik Ahmet Paşa’yı Karaman sorununu çözmek için tekrar görevlendirdi. Otlukbeli savaşında uzun Hasan’ın yanında bulunan Pir Ahmet kaçarak yine soluğu Silifke de almıştı. Kasım bey Silifke’yi kardeşi Pir Ahmet’e vermek istedi. Fakat Pir Ahmet Ermenek’e gidip yellitepe de kendine bir karargah kurdu. Aklimandaki donanma ise bilinmeyen bir nedenle gitti.
Fatih’in emri üzerine Karaman’a gelen gedik Ahmet Paşa, Pir Ahmet’i yellitepe de kuşattı. Atik davranan Pir Ahmet kaçtı. Ailesini ise daha önceden Mut yakınındaki Mavga kalesine saklamıştı. Ermenek’i alan Gedik Ahmet Paşa Mavga kalesini de topa tuttu. Kaleyi düşürdü. Pir Ahmet’in eşi ve kızlarını Konya’ya yolladı. Mavga kalesinin kuşatmasını karşı dağdan seyreden Pir Ahmet kalede Osmanlı bayrağının dalgalandığını görünce kendini kayalardan aşağı atarak intihar etti. Fakat aşağıda ağaçların dalına takılıp, asılı kalan Pir Ahmet’i adamları kurtardılar. Önce Tarsus’a oradanda Uzun Hasan’ın yanına kaçan Pir Ahmet orada öldü. Gedik Ahmet Paşa Silifke kalesinin alınması için harekete geçti. Önce kalenin topçularını gizlice elde etti. Kandırılan topçular kaledeki barut mahsenini ateşe verdiler. Kale duvarları yer yer çatladı. Kaledeki bir çok ev çöktü. Açılan gediklerden saldıran Osmanlılar Silifke kalesini 1474 yılında tekrar geri aldılar.  Böylece Karaman’a önce Şehzade Mustafa sonra da Cem Sultan vali olarak atandı. Karaman oğlu Kasım Bey ise kaçtı. Fatih’in ölümüne kadar orada burada saklandı.
Fatih’in ölümünden sonra 4 Mayıs 1481 Karaman Valisi oğlu Cem Sultan geç kalınca Amasyadaki Yıldırım Bayazıt Osmanlı Padişahı oldu. Cem Sultanı osmanlı Padişahlığında hak iddia etmesi karaman oğlu Kasım Bey’in tekrar geri gelmesine sebep oldu. Karaman’ı alıp Konya’yı kuşatan Kasım Bey’i Gedik Ahmet Paşa karşılayınca Kasım bey tekrar Tarsus’a kaçtı. Kasım bey Cem Sultanın Rumeli’ye geçip Osmanlı’ya o taraftan saldırmasını istiyordu. Bunun içinde 18 Haziran 1482’de Cem Sultanı Silifke’ye getirdi. Bayazıt’ın gönderdiği Osmanlı ordusu içel’e yaklaşınca Cem Sultan 16 Temmuz 1482 de Kasım Bey’in önerisine uyarak Otuz adamı ile Silifke’den ayrılıp Kızkalesine sığındı. Oradan da Anamur’a, Anamur’dan Rodos Şovalyelerine sığındı. Onüç yıl tutsak yaşayıp 1495 yılında öldü. Kasım Bey ise Bayazıt ile anlaşıp Osmanlının üstünlüğünü kabul etti. Böylece 1483 yılında Silifke kendisi merkez İlçe olmak üzere Karaman eyaletine bağlı İçel sancağı oldu. İçel sancağının ilçeleri Ermenek, Mut, Gülnar, Selinti(Gazipaşa), Karı taş ve merkez ilçe Silifke idi. Silifke’nin ise bucakları Söğüd, Eski-hisar, Kızıl söğüd, Sarucalar, Ak-viran, Ağarlu, Mahmutça, Çavuşlar, Kızıl bağ, Salar, mezrai bucak alanı idi. Kasım bey  Silifke topraklarında kaldı ve yaşamının son yıllarını bu kentte geçirdi. Kasım Beyin ölümünden sonra çıkan karışıklıkları bastırmak için Davut Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu Silifke bölgesine girince buralarda bulunan beyler II.Bayazıt’ın huzuruna çıkarak 1487 yılında tamamiyle Osmanlı devletine katıldılar. Böylece Silifke, Osmanlı Devletinin Karaman eyaletine bağlı bir sancağı oldu. Silifke de İlçeden büyük İlden küçük bir yönetim biçimi uygun görüldü. Kadı yerine Mutasarruf idaresine verildi.
1570 yılında Sokullu Mehmet Paşanın Sakız ve Kıbrıs adalarını fethedilmesi, ardından İnebahtı Deniz savaşı yenilgisi Silifke’nin tımarlı erlerinin Kıbrıs’ı güçlendireceği düşüncesi ile Silifke, II. Selim zamanında 1571 yılında İçel adıyla Kıbrıs’a bağlandı. Böylece İkiyüzaltmış yıl Silifke Kıbrıs’a bağlı olarak kaldı. Kabakçı Mustafa ayaklanması, Sırp, Eflak ve Mora isyanları sonucu Silifke Kıbrıs’dan alınıp Sultan Abdülaziz’in memleket çapındaki yaptığı değişikliklerle 1831 yılında Adana eyaletine bağlandı ve sancak merkezi ise 1868 yılında Ermenek’den alınıp tekrar Silifke’ye taşındı. Adana eyaleti Silifke, Mersin, Tarsus ve Adana’yı kapsamaktaydı. Çukurova’nın fransızlar tarafından işgali üzerine Silifke, Adana’dan ayrılıp İçel adı ile tek başına sancak olarak içişleri bakanlığına bağlandı. (1918)
           1924 yılında sancak isimleri kaldırıldı. Yerine Mutasarrıf veya valilik deyimleri kullanılmaya başladı. Kısa bir süre sonra valilik denmeye başlandı. Mut, Gülnar, Anamur, Silifke merkezi Silifke olan İçel adında bir vilayet oldu. Karaman ise Konya’ya bağlandı. 1933 yılında bazı vilayetlerin kaza’ya indirilmesi ile ilgili bir kanunla İçel ilinin merkezi Silifke’den Mersin’e taşındı. Böylece Silifke İl’lik ünvanını kaybetti. 2002 yılında ise hükümetin aldığı bir kararla Karamanoğulları’nın Türkçe olarak bu bölgeye verdiği İçel ismi tarihe karıştı.
KONUMU
        Doğuda Erdemli, batıda Mut ve Gülnar ilçeleri; kuzeyde Karaman ili, güneyde Akdeniz ile çevrilidir. Toros Dağlarının eteğinde, Göksu Irmağının iki yakasına kurulmuş olarak bulunan Silifke; Güneydoğu Anadolu, Doğu ve Batı Akdeniz ile iç ve Batı Anadolu'yu birbirine bağlayan Devlet Karayolu ağının kavşak noktasında olup, il merkezi Mersin'e 80 km mesafededir.
COĞRAFİ DURUMU
Silifke ilçesi %89'u dağlık, %11'i ovalık olmak üzere 2943 km2 yüzölçümü ile il yüzölçümünün %18’ini kapsamaktadır.
         Kıyı kesiminde tipik Akdeniz ikliminin hâkim olduğu ilçede yazlar sıcak ve kurak; kışlar ılık ve yağışlıdır. Sahilden iç kesimlere doğru yükseldikçe iklim değişmekte, yazlar serin; kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçmektedir. Ortalama iklim değerleri: Yılda ortalama 120 – 150 gün açık, 30 – 60 gün kapalı, diğer günler parçalı bulutludur. Yıllık 2.800 – 3.000 saat güneşlenme imkânı vardır.

Mersin ilinin en büyük akarsuyu olan, 268 km uzunluğundaki Göksu Irmağı iki kol halinde Geyik Dağları’nın suları ile beslenip Taşeli yaylalarından güneye inerek Mut ilçesi yakınlarında birleşir ve derin vadiler oluşturduktan sonra Silifke şehir merkezinin tam ortasından geçip, taşıdığı alüvyonlarla meydana getirdiği Silifke Ovası’na suları ile hayat vererek Akdeniz'e dökülür.
Antik adı Kalykadnus olan Göksu'nun tarihte de ayrı bir önemi vardır. Roma - Germen imparatoru Frederik Barbarossa, III. Haçlı Seferi sırasında ordusunun başında Filistin'e giderken 10 Haziran 1190 günü Silifke yakınlarında Göksu Irmağında boğulmuştur. Silifke, İçel ilinde doğal gölü bulunan tek ilçedir. Bu göllerden Akgöl 8.200 Da; Paradeniz 5.920 Da dır. Silifke, 105 km' lik kıyı bandı ile Akdeniz'in en güzel kumlu sahilleri ve kirlenmemiş denizine sahiptir. Kıyı ve ovadan 5 km kuzeye doğru 200-300m yükseklikteki dalgalı araziden sonra başlayan Toroslar da yükseklikleri 500 ile 2000m arasında değişen dağlar mevcuttur. Dalgalı arazi kuşağındaki maki’liklerde defne, zakkum, melengiç, murt, harnup gibi tipik Akdeniz bitkileri vardır. Maki’liklerden sonra başlayan ormanlar 2000m sonra seyrekleşmeye başlar; 2500m sonra yerini çalılıklar ve geniş otlaklara bırakır.

İlçemizin 1.600.000 dekarı orman arazisidir. Ormanlar Çamdüzü, Gelinsuyu, Alibaba, Kırağıbucağı mevkileri ile Göksu Vadisi boylarında yoğundur. Ağaç türü olarak, baltalık ormanlarda meşe, pırnal, sandal, sakızlık, tespih, gürgen ve pek az da olsa kayın ağacı; koru ormanlarında ise karaçam, kızılçam; yükseklerde akçam, katran, ardıç ve sulak yerlerde köknar yetişmektedir. İlçemizin dağlık kesimlerinde yaban domuzu, keklik, tavşan ve yerli kuş türleri en çok görülen yabani hayvanlardır.
Ayrıca, dünyanın en önemli kuş göçü yolu üzerinde bulunan Göksu deltası, Akdeniz’in doğal özelliklerini koruyabilmiş en önemli sulak alanlarından biri olarak, 450 tür olan Türkiye’nin kuşlarından 334 türüne, yine Türkiye’nin 140 ulusal ve uluslar arası öneme sahip kuş türünün 106 türüne; dünya çapında yok olma tehlikesi altında bulunan 24 kuş türünün 12 türüne yaşama, üreme, beslenme ve konaklama imkanı sağlayarak barındırmaktadır. Bunlardan en önemlileri bölgenin simgesi haline gelen saz horozu, yaz ördeği, cüce karabatak, tepeli pelikan, dik kuyruk, ala kaz, deniz kartalı, şah kartalı, turaç, toy ve ada martısıdır.

Göksu Deltası, nesli tehlike altında olan, denizde yaşayıp karada üreyen deniz kaplumbağası Caretta Caretta ve yeşil kaplumbağa Chelonia mydas’ın en önemli üreme alanlarından biridir. Yine nesli tehlike altında memelilerden Akdeniz keşiş foku Monachus monachus, aşırı avlanma sonucu sayıları hızla azalan mavi yengeç ve lahoz balığı (Epinephelus aeneus)’da bu bölgede yaşamaktadır.
Deltada 441 bitki türü tespit edilmiştir. Bunlardan 32 adedi nadir tür; 8 adedi endemik (sadece Göksu Deltasında bulunan) tür olarak delta da mevcuttur.
 Zengin bir bitki ve hayvan varlığına sahip olan Göksu Deltası, Ortadoğu ve Avrupa’nın en önemli sulak alanlarından biri olarak, 1990 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile ÖZEL KORUMA BÖLGESİ ilan edilmiş; 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi gereğince Bakanlar Kurulu Kararı ile Ramsar listesine alınarak uluslar arası boyutta koruma altına alınmış; 1996 yılında da Kültür Bakanlığınca 1.DERECEDE DOĞAL SİT ALANI ilan edilmiştir.
Göksu Deltası dünyanın çeşitli yerlerinden gelen kuş bilimcilerin büyük ilgisini çekmektedir.
NÜFUS ve İDARİ DURUMU
        Silifke, nüfus bakımından Tarsus'tan sonra Mersin'in ikinci büyük ilçesidir. 22 Ekim 2000 tarihindeki nüfus sayımına göre Silifke' nin toplam nüfusu 111.698 olup, İlçemiz merkezinde (Atik Mah., Bucaklı Mah., Camikebir Mah., Gazi Mah., Göksu Mah., Mukaddem Mah., Pazarkaşı Mah., Saray Mah., Sarıcalar Mah., Say Mah., Sayağzı Mah., Toros Mah., Yeni Mah.ve Kabasakallı Mah.) 52.961 kişi; köy ve kasabalarında 58.737 kişi yaşamaktadır. Silifke ilçesine bağlı 65 köy; 1 merkez belediye (Silifke); 8 belde belediyesi (Narlıkuyu, Atakent, Atayurt, Akdere, Arkum, Uzuncaburç, Taşucu, Yesilovacık) olmak üzere 9 belediye ve bu belediyelere bağlı 40 mahalle bulunmaktadır.
EKONOMİSİ  
        İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Tarım ekonominin %23’ünü oluşturur. Tarıma elverişli arazi miktarı 639.435 dekar olup, bunun37.134 dekarı sulanmaktadır. 41.980 dekar da sulanabilir arazi bulunmaktadır. Tamamı sulanabilen ova kesiminde hububat, yerfıstığı, susam, sebze, çilek narenciye ve çeltik ziraatı yapılmaktadır. Turfanda sebzecilik ve çilekçilik son yıllarda özellikle ova köylerinde önem kazanmıştır. Sahil kuşağı ile Göksu Deltası’nın kuzey kesimlerinde narenciyecilik önemli yer tutar. Kısmen sulanabilen orta sahil kuşağında meyvecilik, sebze ve hububat ziraatı; sulanmayan kesimlerde ise zeytin, harnup, antepfıstığı yetiştiriciliği yapılmaktadır. Yayla kesiminde hububat, elma, kiraz, armut şeftali ve bağcılık ziraatı yapılır. Silifke’nin ekonomisinin diğer bir ağırlıklı kolu da hayvancılıktır. Dağlık kesimlerin iklim ve bitki örtüsü yapısı küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine elverişlidir. Genellikle keçi türü yaygındır. Küçükbaş hayvan besiciliği daha çok dış satıma yöneliktir. Önceleri ovalık kesimde yapılan sığır besiciliği artık dağlık kesimlere de kaymaya başlamıştır. Arıcılık bazı ailelerin geçim kaynağı durumundadır. İlçede deniz balıkçılığının yanı sıra  Akgöl ile Paradeniz dalyanındaki  balık üreticiliği de  ekonomide önemli yer tutar. Kefal, levrek, çipura, lagos, yılanbalığı ve karabalık yörenin yaygın balık türleridir. Tarihi, doğal ve kültürel zenginlikleri; yılın 300 günü güneşli iklimi, 105 kilometrelik kıyı bandı ile büyük bir turizm potansiyeline sahip olan ve ekonomisinin önemli bir bölümü turizmin oluşturduğu Silifke ilçesinde Turizm Bakanlığı’ndan belgeli 2.500 yatak kapasiteli tesislerle Silifke, herkese ve her keseye hitap edebilen bir tatil ve turizm cennetidir. Taşucu beldesinde bulunan ve ülkemizin sayılı kâğıt fabrikalarından biri olan SEKA Akdeniz Müessesesi Silifke’nin en önemli ve en büyük sanayi kuruluşudur.
        Silifke’nin en büyük kültür etkinliği her yıl 20–26 Mayıs tarihleri arasında yapılan “Uluslararası Silifke Kültür Haftası”dır. İlki 1974 yılında yapılan bu haftanın adı 1996 yılına kadar “Uluslararası Silifke Müzik ve Folklor Festivali” idi. Haftanın etkinlikleri çoğalınca adı 1996 yılında “Uluslararası Silifke Kültür Haftası” oldu. Akdeniz iklim koşullarından dolayı yörenin insanlarında kışın sahillerde, yazın yaylalarda yaşama geleneği vardır. Yayla ve sahil arasındaki göçler, göçler esnasında karşılaşılan olaylar, üretilen ürünler ve beslenen hayvanlar arasındaki ilişkiler hastalık, ölüm gibi üzüntülerde, sünnet, düğün, nişan, askere uğurlama gibi sevinçte paylaşılan duygular halkın kendi yaşama biçimiyle yoğrulmuş atasözleri, dua, beddua, yakim, mani ve türkü gibi sözlerle sözlendirilmiş, müzikle birleştirilerek “Silifke Halk Oyunları” ortaya çıkmıştır. Sözlerinde ve figürlerinde  zengin bir kültürü yansıtan halk oyunları  yaşanan Yörük-Türkmen kültürünü geçmiş kuşaklardaki biçimiyle gelecek nesillere aktarmaktadır. Silifke Yörük-Türkmen kültürünü; halk oyunlarını, yapılan her türlü sanatsal faaliyeti yurt içinde ve yurt dışında tanıtmak; yöredeki ve Türkiye’deki Yörük-Türkmen gruplarını kaynaştırmak yöredeki ve Türkiye’deki ile yurt dışından gelen halk oyunları gruplarını birbiriyle tanıştırmak, sanatsal ve sportif faaliyet yapan kişi, kurum ve kuruluşlara fırsat sağlamak.”Uluslararası Silifke Kültür Haftası”nın en büyük amacıdır. Açılan el sanatları , resim, heykel sergilerinde, yapılan yemek , ses ve spor yarışmalarında birçok yeteneklere  fırsat verilmektedir. Geleneksel yaşam biçimini konu alan  Yörük göçü , Yörük çadırı, sünnet şöleni, köy düğünü gibi isimler adı altında yapılan programlarla yeni nesiler bilgilendirilmekte amatör tiyatro gruplarına çalışmaları desteklenmekte, edebi alanda çalışma yapanlar halkımıza tanıtılmakta, halkımız paneller ve konferanslarla aydınlatılmakta, konserlerle eğlendirilmektedir. Silifke’de el dokumacılığı ve el işlemeleri yaygındır. Çul, çuval, heybe, battaniye, namazlığa, kolan(dokuma ip) yünden daha çokça da kıldan yapılır. Dokuma yapılacak yün ve kıl yıkanır, temizlenir. Atacakla atılır. Kirmenle eğrilir .İp yapılır.İpin dokuması ”ıstar” tezgahında yapılır.Dokunacak çul, çuval veya heybenin eni boyu kadar ip ayarlanıp ıstara yerleştirilmesine “çul çözmek”,”çuval çözmek”,”heybe çözmek” denir.Çözülen dokumaya verilecek desen için boyalı ip kullanılır.Boyalı ipe ”çesit” denir. Istarda dokuma elle yapılır. Tarakla vurularak sıkılaştırılır. İnce dokuma dediğimiz göynek, tor, peskir, kuşak, çiplik, çapıt gibi dokumalar “çulfallık“ tezgahında  yapılır. Çulfallık tezgahında dokuma için mekik kullanılır. Sıkıştırma büyük tarak ile yapılır. Istar ve çulfalık tezgahlarını bu işleri yapan her köyümüzde görmek mümkünüdür. Belediye Kültür Evimizde de bir ıstar ve bir de çulfalık tezgahı örnek olarak bulunmaktadır.Kanevçe çıkarma yok denecek kadar azalmıştır.

0 yorum: (+add yours?)

Yorum Gönder